

Kedi ve Köpek Maması Üretiminde Vitamin ve Mineral Seçiminde Kritik Parametreler
Dr. M.Emre Yardibi
Ticari yemler ve kedi-köpek mamaları hedef türün ihtiyaçlarını karşılayabilmek için optimize edilirlerken yemin kendisinde, hayvanlarda, varsa eğer gıda ürünlerinde ve çevre üzerinde bir etki sağlamak için yem katkı maddeleri kullanılır. Örneğin, yem katkı maddeleri yemin lezzetini artırmak, belirli besin maddelerine olan ihtiyacı karşılamak veya sağlıklı hayvanların performansını artırmak için kullanılır. Gıda üreten hayvanlar için yemlerde ve evcil hayvan mamalarında kullanılırlar.
EFSA’ya göre yem katkı maddeleri şu şekilde sınıflandırılırlar:
-
Teknolojik katkı maddeleri (koruyucular, antioksidanlar, emülgatörler, asitlik düzenleyiciler, silaj katkı maddeleri vb.)
-
Duyusal katkı maddeleri (aromalar, renklendiriciler vb.)
-
Besleyici katkı maddeleri (vitaminler, amino asitler, iz mineraller vb.)
-
Zooteknik katkı maddeleri (sindirilebilirliği arttırıcılar vb.)
-
Koksidiostatlar ve histomonostatlar.
Yem katkı maddeleri, katkı maddesinin insan ve hayvan sağlığı ile çevre üzerinde zararlı bir etkisinin olmadığını gösteren EFSA tarafından yürütülen bilimsel bir değerlendirmenin ardından ruhsatlandırılmadığı sürece piyasaya sürülemez.
Vitaminler ve mineraller canlı vücudunda gerçekleşen tüm metabolik faaliyetlerde yaşamsal rollere sahiptirler ve birinin eksiliği bir diğerinin ikamesi ile dengelenemez. Kedi ve köpek mamaları sağlıklı veya özel ihtiyaçları bulunan hayvanların gereksinimleri olan enerji ve uygun amino asit profili ile protein ihtiyacını karşılarken, vitamin ve mineral içeriğinin hayvanın ihtiyaçları, interaksiyonlar ve muhtemel kayıplar değerlendirilerek hesaplanması gerekmektedir.
Vitaminler aşağıdaki çevresel faktörlerden olumsuz etkilenirler;
Sıcaklık
Serbest su miktarı
pH
Oksijen
Işık /İrradyasyon
Katalizörler (Fe, Cu, ...)
İnhibitörler
İnteraksiyonlar
Enerji
Zaman





Bu sebeple vitaminler çevresel faktörlere ve yem üretim işlemine dayanıklı olabilmeleri için genellikle formüle edilirler.


Etkin maddenin özelliklerine bağlı olarak yapılan bu formülasyon ve optimizasyon süreci sonucunda;
-
Maksimum biyoyararlanımı korurken stabilite en üst düzeye çıkarılır.
-
Gereken partikül sayısını sağlayan optimum dağılıma sahip yem/mama elde edilir
-
Ürün karışım ve elleçleme süreçlerinde optimum partikül sayısını korur
-
Bitmiş üründe standardize edilmiş bir içeriği garanti eder.
Vitamin Ürün Formları Üretilirken Kullanılan Üretim Teknikleri
Etkin maddelerin fiziko-kimyasal özellikleri ve kullanım alanlarına göre kullanılan üretim teknikleri şu şekilde sıralanabilir;
-
Trituration (Ezerek öğütme)
-
Adhesion (Yapışma)
-
Compaction (Sıkıştırma)
-
Agglomeration (Kümelenme)
-
Adsorbtion (Adsobsiyon)
-
Beadlets (Tanecik)
-
Spray Drying (Püskürtme Kurutma)
Şekil 2’de Vitaminlerin tanecik oluşturma yöntemi ile korunması şematize edilmiştir.
Şekil 2. “Beadlet” formunda ürün üretim prosedürü
Beadlet (Boncuk/Tanecik) formu, jelatinin amino asit zincirlerinden oluşan bir matris içinde vitamin damlacıkları içerir. Kaplamanın sert kıvamda mısır nişastası içerir. Bu önemlidir çünkü ürünün dağılmasına yardımcı olur ve yemdeki ürün kayması miktarını azaltarak stabiliteyi arttırır. Böylece yemdeki vitaminin daha düzgün bir şekilde dağılması sağlanır.
Çapraz Bağlı Kapsüllenmiş Tanecik
-
"Basit" bir tanecik, çoğu endüstri uygulaması için mükemmel bir stabilite sağlasa da mevcut yem/gıda işleme teknikleri daha fazla stres yaratır.
-
Bu sebeple “Çapraz bağlı kapsüle edilmiş tanecik” olarak adlandırılan sertleştirilmiş bir tanecik oluşturma süreci geliştirilmiştir.
-
Amino asit zincirleri arasında çapraz bağlı bağlar oluşturan ve böylece sertleştirilmiş bir tanecik oluşturan bir kimyasal reaksiyon meydana gelir.
-
Bu teknoloji mükemmel bir stabilite sağlar ve genellikle A vitaminini korumak için kullanılır.
Spray Dry (Püskürtme kurutma) Temel Prensibi
-
Spray Dry yöntemi suda çözünen B vitaminlerinin çoğunda stabiliteyi artırmak ve elleçleme ve dağıtım için parçacık boyutunu uygun hale getirmek amacıyla kullanılan bir metottur.
-
Dekstrin çözeltisine eklenen vitamin bileşiğinin yanı sıra bazı durumlarda çözeltiye protein ve antioksidan bileşenler de eklenir.
-
Çözelti nozullar aracılığıyla kuleye püskürtülür ve parçacıklar kulede ılık hava ile tamamen kurutulur.
-
Sonuç, serbest akan, sindirilebilir bir parçacıktır.
Şekil 4. “Spray Dry” yöntemi ile üretilmiş ürünün kesiti.
Sprey kurutma, birçok endüstri tarafından kullanılan ve ılımlı koşullarda hızlı kurutmaya olanak tanıyan bir üretim tekniğidir.
Sprey Kurutma yöntemi ile üretilmiş formlar, çeşitli avantajlar sunar:
-
Sindirilebilir dekstrin matrisi içinde vitamin bileşeni
-
Tüm SD parçacıklarında aktif vitamin içeriğine sahip serbest akışlı tozlar
-
Yem ürünlerinde uygun dağılım için yüksek parçacık sayıları
-
Ürünler suda çözünür/dağılabilir
-
Standartlaştırılmış ürün potansiyelleri
Parçacık sayıları genellikle 1- 20 milyon parçacık/g arasında değişir. Kritik Ürün Faktörleri vitamin bileşiğine bağlıdır.
-
Spreyle kurutulmuş ürünler çok yönlü ve optimize edilmiş ürün formudur:
-
Spreyle kurutulmuş matris vitamin bileşiğindeki kararlılığı korur/artırır
-
Spreyle kurutulmuş süreç, farklı vitaminlerin özel gereksinimlerine bağlı olarak parçacık boyutunun ve parçacık sayısının ince ayarlanmasına olanak tanır
-
Spreyle kurutulmuş ürün formları kuru yemlerde kullanım için mükemmel işleme özellikleri sağlar
-
Spreyle kurutulmuş ürün formları ayrıca suda çözünür uygulamalar için de kullanılabilir
Adsorbat Ürün Formu
Bazı vitamin formları adsorbat yöntemi ile daha yüksek stabilite ve homojenite sağlarlar. Örneğin Tokoferol için uygun bir ürün formülasyonu yöntemidir. Tüm ürün formları aynı partikül boyu dağılımı göstermez ve dolayısı ile homojeniteyi garanti edemezler. Şekil 5’te farklı yöntemlerle üretilmiş Yem katkısı formundaki E vitaminlerinin birbirinden farklı partikül dağılım eğrileri görülmektedir.
Adsorbat yöntemi le üretimin işlem temelleri şu şekilde sıralanabilir:
-
Vitamin yağı uygun bir taşıyıcıya eklenir
-
Taşıyıcı yağı emer ve dağıtım aracı olarak hizmet eder
-
Fiziksel işlem karıştırmadır
Dikkat edilecek noktalar:
-
Vitamin bileşiği olduğu gibi stabil olmalıdır
-
Taşıyıcı iyi adsorpsiyon özelliklerine sahip olmalıdır
-
Vitamin yağının doğru ve tamamen adsorbe edilmesini sağlamak için karıştırma işlemi hassas zamanlama temelinde yapılmalıdır
Şekil 5. Farklı yöntemlerle üretilmiş E Vitamini ürünlerinin partikül boyutu dağılımları
Ürün Tozuşması
Kullanılan yem katkısının tozuşma oranının yüksek olması üretim sürecinde kayıpların yüksek olması ile sonuçlanır. Ürünlerde kullanılan spesifik metotların bir sonucu olarak bazı ürünler daha az tozuşur ve daha az kayıpla nihai ürüne ulaşır. Ürünlerin tozuşma oranları “HEUBACH” cihazı ile yapılır.
Şekil 6. Heubach toz ölçüm cihazı
Şekil 7. Farklı yöntemlerle üretilmiş E Vitamini ürünleri arasındaki yapısal farklılıklar.
Kristal Ürün Formları
Temel vitamin bileşiklerinin kimyasal olarak değiştirilerek organik tuz oluşturma sürecidir. Kuru kristal organik tuz, başka bir bitmiş ürün formuna dönüştürülmek üzere daha fazla işlenmez, ancak "olduğu gibi" kullanıma sunulur. Ürünler arasındaki değişkenlik, bitmiş kristal parçacık boyutuna bağlıdır.
Adsorbat ve Kristal Ürün Formları Karşılaştırması
Adsorbat teknolojisi yapısından stabil olan ve büyük miktarlarda kullanılan ürünler için kullanılır. Bu teknolojide karışabilirlik, akıcılık ve tozuşma özellikleri anahtar faktörlerdir.
Kristal ürün formları temel, geliştirilmemiş ürün formlarıdır. Ürünü geliştirmek için parçacık boyutunda bazı değişiklikler yapılabilir.
Vitamin Ürün Formları Özet
Endüstri ihtiyacını karşılamak üzere geliştirilmiş nihai ürün formu, vitaminin yapısını etkileyebilecek birçok faktör değerlendirilerek geliştirilmiş bir üretim metodunun sonucudur. Sektörlere özgü ihtiyaçları karşılamak için süreç gelişimini sürdürmektedir. Nihai formlar vitamin bileşiğinin performansını belirgin derecede iyileşirse de mükemmel değildir ve üreticiler arasında değişkenlik göstermektedir.
Tablo 2. Vitaminlerin etkinliklerini etkileyen kritik faktörler ve endüstride kullanılan bazı üretim metotları
Vitamin Kayıplarının Meydana Geldiği Alanlar
-
Ön işleme depolam
-
Ön karışım depolama
-
-
İşleme
-
Karıştırıcı, öğütücü, şartlandırıcı, ekstrüder, kurutucu
-
Retorsiyon
-
-
Son işleme depolama
-
Son kullanma tarihine kadar
-
Vitaminler bir kimyasal sınıf değil bir besin sınıfıdır. Vitaminler arasındaki işleme özellikleri ve kararlılık değişkenlik gösterir. Doğru ürün formlarını kullanmak ürünlerin dağılımı, akışkanlığı ve kararlılığı en üst düzeye çıkarmak için en önemli parametredir. İşleme sistemlerindeki stresler o bireysel sisteme özgüdür. Sisteminiz için veri yoksa, ortalamadan ziyade en kötü durum için formüle etmek en iyisidir.
Tablo 3. Vitaminlerin analizlerinde kabul edilebilir sapma aralığı
Tablo 4. 3 Ay depolanmış premiksde formüle edilmiş vitaminlerin stabilite oranları (%)
Pet Food Vitamin Stabilitesi
Kedi köpek maması üretiminde kullanılan ekstrüzyon teknolojisinde vitaminler peletleme sürecine göre çok daha yüksek basınç ve ısıl işleme maruz kaldığı için vitamin ürün formları daha fazla önem kazanmaktadır.
Tablo 5. 3 Ay depolanmış Ekstrüde Yemde formüle edilmiş vitaminlerin stabilite oranları (%)
Vitamin C Kaynakları
-
Askorbil Fosfatlar
-
Kimyasal olarak stabilize edilmiş fosforlanmış C vitamini. Tipik olarak spreyle kurutulmuş bir ürün formu
-
Bugüne kadar değerlendirilen tüm türler için biyolojik olarak kullanılabilir (köpekler, atlar, domuzlar, balıklar dahil)
-
Su ve kara hayvanları için peletlenmiş, genişletilmiş ve ekstrüde edilmiş yemler gibi çok agresif işlemlerde stabil
-
-
Kaplanmış Askorbik Asit
-
Kaplama yoluyla fiziksel koruma (etilselüloz, yağ, vb.)
-
Toz yemde iyi stabilite
-
-
Kristalin Askorbik Asit
-
İşleme sürecinde zayıf stabilite
-
Şekil 8. Askorbik asit ve ekstrüzyon teknlojisinde yüksek stabilitele sahip L-Askorbat formu
Günümüz prosesleri kullanılarak, ekstrüde ve konserve mamalarda çeşitli vitaminler için değişik düzeylere kayıplar gösterilmiştir. Optimum vitamin önerileri hayvanların ihtiyaçları ve üretim sürecindeki kayıplar göz önüne alınarak hesaplanmaktadır. Belirli bir sistem için veri yoksa, ortalamadan ziyade en kötü durum için formüle etmek en iyisidir.
MİNERAL BESLENMESİ
Evcil hayvan maması üreticileri, köpekler ve kediler için uygun miktarlarda temel besin maddeleri sağlayan mama tarifleri geliştirmek için çalışırlar. Vitaminler, temel yağ asitleri, proteinler ve amino asitler ve mineraller de dahil olmak üzere bu besinler, bir evcil hayvanın refahını desteklemeye ve sağlıklı kalmasına yardımcı olur.
Mineraller iki ana kategoriye ayrılabilir.
1) Makro mineraller
2) Mikro veya İz mineraller
Makro mineraller, nispeten küçük miktarlarda ihtiyaç duyulan Mikro veya İz minerallere kıyasla nispeten büyük miktarlarda ihtiyaç duyulan minerallerdir. Genel olarak makro mineraller diyetin 100 mg/kg'ından daha yüksek konsantrasyonlarda gereklidir ve sıklıkla diyetin yüzdesi olarak ifade edilirken, iz mineraller diyetin 100 mg/kg'ından daha düşük konsantrasyonlarda gereklidir.
İz mineraller uzun zamandır evcil hayvan türlerinin diyetlerinde temel bileşenler olarak tanımlanmıştır. Temel iz mineraller kategorisine Çinko (Zn), Bakır (Cu), Manganez (Mn), Selenyum (Se), Demir (Fe), Krom (Cr), İyot (I), Kobalt (Co), Molibden (Mo) ve Nikel (Ni) dahildir.
Bu değerler zaman içinde değişmiş ve değişmeye devam etse de Ulusal Araştırma Konseyi (NRC) tarafından her Hayvan türündeki mineral gereksinimi için belirlenen mevcut standartlar vardır. En yaygın kullanılan yem katkı maddesi mineralleri Çinko, Bakır, Manganez, Selenyum, Demir, Krom ve İyottur çünkü bu mineraller her bir mineralin belirli türlerde ne kadar önemli olduğuna dair birçok veriye sahiptir.
Mineral gereksinimleri şunlar kullanılarak belirlenebilir:
1) Faktöriyel- Faktöriyel tahminler, bir besin maddesinin diyet gereksiniminin kayıpları telafi etmek için gereken besin miktarı olduğu varsayımı altında çalışır. Bu nedenle, toplam kayıplar (dışkı, idrar, süt, vb.) belirlenebiliyorsa, diyet gereksinimi tahmin edilebilir. Besinle alınan tüm iz mineraller tamamen emilmediğinden, eksik kullanılan mineralleri ayarlamak için faktöriyel tahminde bir emilim katsayısı da kullanılır.
2) Literatürde bildirilen diyet tahminleri- Diyet tahmini deneyleri, eser mineral gereksinimlerini belirlemek için de kullanılabilir. Bu tür deneyler, belirli bir eser elementin farklı konsantrasyonlarının farklı dozlarda (hayvanın gerçek ihtiyacının üstünde ve altında) beslenmesini ve büyüme, hedef mineralin doku konsantrasyonları vb. gibi önemli tepki değişkenlerinin ölçülmesini gerektirir.
İz Minerallerinin İşlevleri
Minerallerin genel işlevleri dört kategoriye ayrılabilir.
1) Yapısal - Dokuların bileşenleri olarak rol oynayan mineraller
2) Fizyolojik - Asit-baz dengesinde rol oynayan mineraller
3) Katalitik - Enzim ve hormon sistemlerinin bileşenleri olan mineraller
4) Düzenleyici - Hücre çoğaltma süreçlerinde rol oynayan mineraller
Ancak bakır, çinko, manganez ve selenyumun belirli işlevleri esas olarak katalitik ve düzenleyici kategorilere girer. Bakır, uygun işlev için ihtiyaç duyulan enzim sayısında çinkodan sonra ikinci sıradadır. Bu nedenle bakır, uygun fizyolojik işlev için gereklidir ve bir dizi sistemde yer alır. Bunlara demir metabolizması, hücresel solunum, bağ dokusunun çapraz bağlanması, merkezi sinir sistemi oluşumu, üreme ve bağışıklık ve diğer birkaç işlev dahildir.
Hem makro hem de eser mineraller evcil hayvan sağlığında farklı roller üstlenir ve evcil hayvanların sağlıklı, aktif ve güçlü kalmasına yardımcı olan bir dizi vücut fonksiyonunu destekler. Köpekler ve kediler için minerallerin gerçekleştirdiği başlıca fonksiyonlardan bazıları kemik gelişimi, sinir ve kas fonksiyonu, hücrelerdeki sıvının dengelenmesi, tiroid fonksiyonu, deri ve tüy bakımı ve kırmızı kan hücresi üretimidir.
Bazı mineraller köpeklerde ve kedilerde çok sayıda vücut sürecini desteklemek ve bir evcil hayvanın genel sağlığını korumaya yardımcı olmak için birlikte çalışır. Bunun bir örneği, kemik gelişimini desteklemek için vücutta birlikte çalışan kalsiyum ve fosfordur.
Çok az mineral alımı ve aşırı mineral alımı, evcil hayvanlarda sağlık sorunlarına neden olabilir. Örneğin, aşırı miktarda kalsiyum büyük cins köpek yavrularının iskelet gelişimini olumsuz etkileyebilir.
Mineraller;
-
asit-baz dengesini koruma
-
ozmotik dengeyi koruma
-
sinir uyarılarını iletme
-
kas kasılmalarını kolaylaştırma ve iletme gibi birçok biyokimyasal operasyonda görevlidirler.
MAKRO MİNERALLER
SODYUM ve KLORÜR
Potasyuma ek olarak sodyum ve klorür, ozmotik basıncı korumak, asit-baz dengesini düzenlemek ve sinir uyarılarını ve kas kasılmalarını Na-K-ATPaz (sodyum pompası) yoluyla iletmek için önemlidir. Ayrıca, sodyum ve klorür besinlerin hücrelere geçişini kontrol eder.
Şekerlerin ve amino asitlerin emilimi için ince bağırsağın lümeninde sodyum iyonları bulunmalıdır. Yetersiz sodyum konsantrasyonları sindirilen protein ve enerjinin kullanımını azaltır. Sodyum ayrıca kalsiyum emilimini ve mobilizasyonunu etkiler ve sodyumla birleşmiş birkaç suda çözünen vitaminin (örneğin, riboflavin, tiamin ve askorbik asit) emilimini etkileyebilir (McDowell, 1992).
Sodyum ve klorür, esas olarak üst ince bağırsaktan kolayca emilir ve çoğunlukla idrarla, daha az miktarda dışkı ve terlemeyle atılır. Bazı türlerde terleme, süt salgılanması, kusma ve ishal yoluyla belirgin tuz kayıpları meydana gelebilir. Sodyum alımı yetersiz olduğunda, vücut idrarda son derece düşük seviyelerde atarak sodyumu korumak için dikkate değer bir kapasiteye sahiptir.
Klorür metabolizması sodyuma göre kontrol edilir. Örneğin, sodyumun aşırı idrar atılımına klorürün idrar atılımı eşlik eder.
Hücre dışı sıvıda sabit bir sodyum-potasyum oranını korumak için hareket eden hormonlar vücuttaki sodyum konsantrasyonlarını düzenler. Böbrek üstü korteksinden salgılanan aldosteron, böbrek tübüllerinden sodyumun yeniden emilimini düzenler. Arka hipofizden gelen antidiüretik hormon, hücre dışı sıvıdaki ozmotik basınç değişikliklerine yanıt verir. Her iki hormon da sabit bir sodyum-potasyum oranını korur.
Sodyum gereksinimini etkileyen bir dizi faktör vardır. Gereksinim, üreme, emzirme, hızlı büyüme ve ısı stresi sırasında ve yüksek diyet potasyum seviyeleriyle artar. İnsanlarda ortalama sodyum alımı önerilen gereksinimi 15 kat aşar (Stamler, 1995). Benzer şekilde, belirli evcil hayvan mamalarının sodyum içeriği önerilen seviyeyi dört ila 15 kat aşmaktadır (Bölüm 36). Araştırmacılar, plazmadaki aldosteron konsantrasyonuna dayanarak yavru kedilerin sodyum gereksiniminin %0,16 (KM veya 0,30 mg Na/kcal ME) olduğunu belirlemişlerdir (Yu ve Morris, 1997). Aynı araştırmacılar, yetişkin kediler için gereksinimin %0,08 KM sodyum veya 0,15 mg Na/kcal ME olduğunu belirlemişlerdir (Yu ve Morris, 1999). AAFCO'nun (2007) kedilerde sodyum önerisi her iki yaşam evresi için %0,2 KM iken, köpeklerde öneri büyüme ve üreme için %0,3 KM ve yetişkin bakımı için %0,06 KM'dir.
Mevcut NRC (2006) sodyum önerisi yavru kediler için %0,14 KM ve yetişkin kediler için %0,068 KM'dir. NRC (2006), yavru köpekler için minimum %0,22 KM sodyum gereksinimini ve yetişkin köpekler için %0,08 KM sodyum gereksinimini önermektedir.
Uzun zamandır yüksek sodyum alımının insanlarda ve hayvanlarda hipertansiyon riskini artırdığı bildirilmiştir (Stamler, 1995). Hipertansiyon riski yüksek evcil hayvan popülasyonları arasında yaşlı köpekler ve kediler ile böbrek hastalığı, kalp hastalığı, hipertiroid hastalığı veya obezitesi olanlar yer alır. Evcil hayvan maması üreticileri bazen alt idrar yolu hastalığı olan kedilerde su alımını artırmak için diyet tuzu takviyesi kullanırlar. Kısa vadede yüksek sodyum alımı, su alımını, idrar çıkışını ve idrar seyreltmesini etkili bir şekilde artırarak ürolitiyazis riskini düşürür, ancak uzun vadede zararlı etkileri olabilir. Kirk (2002), üç aylık bir süre boyunca yüksek sodyum alımının (%1,1 KM), önceden var olan böbrek hastalığı olan kedilerde serum üre azotu, fosfor ve kreatinin konsantrasyonlarını artırdığını göstermiştir.
Ek olarak, yüksek sodyumlu gıda kardiyak sol ventrikül fraksiyonel kısalmasını artırdı ve plazma aldosteron seviyelerini düşürdü, bu sodyum klorür yükünün hem kalbin hem de böbreğin daha fazla çalışmasını gerektirdiğini gösteren kanıtlar. Benzer şekilde, hem NRC Mineral Toleransı Hayvanlar (2005) hem de NRC Besin Gereksinimleri Köpekler ve Kediler (2006) yetişkin köpekler için %1,5 KM ve yavru kediler ve yetişkin kediler için sırasıyla %1,0 ve %1,5 KM olarak sodyum için güvenli bir üst sınır önermektedir.
Daha yüksek sodyum alımı seviyelerinde (2%), çalışmalar azalmış gıda alımı, negatif potasyum dengesi ve kusma göstermiştir. Köpekler veya kediler için klorür gereksinimlerini belirleyen çalışmaların yokluğunda, klorür için KM önerisi sodyumun 1,5 katıdır. Bu değer, diğer türler için Na:Cl gereksinim oranına benzerdir.
Diyet sodyum klorürün kan basıncı üzerindeki etkisi genellikle sodyum iyonuna atfedilmiştir. Ancak, bir dizi çalışmadan hem sodyumun hem de klorürün renin üretimini engellemek için gerekli olduğu açıktır (Kotchen ve ark., 1978; Kurtz ve ark., 1987). Sodyum klorür, potasyum klorür, lizin hidroklorür (ancak lizin glutamat, sodyum bikarbonat, potasyum bikarbonat değil) gibi tuzlar, sodyum klorür eksikliği çeken sıçanlarda ve insanlarda renin üretimini engellemiştir.
Balık, yumurta, kurutulmuş peynir altı suyu, kümes hayvanı yan ürünü unu ve soya izolatı sodyum ve klorür açısından zengin bileşenlerdir. Evcil hayvan mamalarına genellikle eklenen sodyum ve/veya klorür takviyeleri arasında tuz, sodyum fosfatlar, kalsiyum klorür, kolin klorür, potasyum klorür ve sodyum asetat bulunur.
İZ MİNERALLER
İz mineraller insan ve hayvan sağlığında hayati öneme sahiptir çünkü yüzlerce farklı ve çoğu zaman birbiri ile ilintili biyokimyasal faaliyetlerde görev alırlar.
-
Enzimatik aktivitelerde görev alırlar;
-
Yüzlerce enzimin etkinliği Zn, Mn ve Cu’a bağlıdır.
-
Dokuların yapısına katılırlar
-
Kollajen, keratin, elastin ve ossifikasyonda (kemik gelişimi) görev alırlar.
-
Ayak yapısı, tendon, yumurta kabuğu, barsak ve diğer dokuların yapısı ve yara iyileşmeleri iz minerallerin varlığı ile ilişkilidir.
-
Bağışıklık sisteminde önemli rol alırlar
-
Gerek antikor titresinin arttırılması gerekse yavruya aktarılan bağışıklıktaki olumlu etkileri ispatlanmıştır.
-
Oksidatif stresin etkilerini azaltırlar.
-
SOD ve Glutation peroxidase’ ın ko-faktörüdürler.
DEMİR
Araştırmacılar, fitat içermeyen saflaştırılmış bir diyetle beslenen yavru kedi ve köpeklerin demir ihtiyacının 80 mg demir/kg mama (KM) olduğunu belirlediler (Chausow ve Czarnecki-Maulden, 1987). Bu gereklilik, hem büyüme/üreme hem de yetişkin bakım yaşam evreleri için AAFCO (2007) tarafından köpekler ve kediler için önerilen demirdir.
Yeni NRC (2006), büyüme için minimum 88 mg/kg KM demir ve yetişkin köpekler için 30 mg/kg KM demir önermektedir. AAFCO ödeneklerine (2007) benzer şekilde, kediler için minimum NRC (2006) demir önerisi, büyüme ve yetişkin yaşam evreleri için 80 mg/kg KM'dir.
Çoğu evcil hayvan maması, özellikle sakatatlar olmak üzere et bileşenlerinde bulunan yüksek demir konsantrasyonları nedeniyle demir açısından yüksektir. Ayrıca, çalışmalar karaciğer, kas ve hayvansal yan ürünlerden demirin nispeten yüksek oranda elde edilebildiğini göstermiştir (Elvehjem ve ark., 1933; Conrad ve ark., 1980). Sonuç olarak, demir eksikliği çoğu evcil hayvan mamasında pratik bir endişe kaynağı değildir. Evcil hayvan mamalarında demir seviyeleri yüksek olsa da (seviyeler bazen takviye olmaksızın gereksinimi 15 kat aşar), AAFCO köpekler için maksimum 3.000 mg demir/kg mama seviyesi belirlemiştir (kediler için maksimum seviye belirlenmemiştir), bu da çoğu tipik evcil hayvan mamasındaki diyet demir konsantrasyonlarını açıkça aşmaktadır. Diğer minerallerle (örn. çinko ve bakır) potansiyel antagonizma nedeniyle demir fazlalıklarından kaçınılmalıdır.
ÇİNKO
AAFCO köpekler için 120 mg/kg DM çinko ve kediler için 75 mg/kg DM çinko önermektedir (2007). Eser mineraller için AAFCO yetişkin bakım ve büyüme/üreme mamaları için aynı önerileri yapmaktadır.
NRC (2006), yetişkin köpekler için 60 mg/kg DM çinkoya kıyasla büyüme için en az 100 mg/kg DM çinko önermektedir; NRC kediler için de benzer çinko önerilerinde bulunmaktadır (yani, sırasıyla büyüme ve yetişkinler için gıdalarda 75 ve 74 mg/kg DM çinko).
Çinko eksikliğinin belirtileri arasında anoreksiya, büyüme hızında azalma, alopesi, parakeratoz, bozulmuş üreme, baskılanmış bağışıklık fonksiyonu ve iskeletin büyüme bozuklukları bulunur (Bölüm 33). Doğal olarak oluşan çinkoya duyarlı dermatozlar tanımlanmıştır (Bölüm 32). Nispeten toksik olmasa da, aşırı diyet çinkosu diğer minerallerle (demir ve bakır) etkileşime girebilir, bu nedenle aşırı miktarlardan kaçınılmalıdır. Köpeklerde veya kedilerde bildirilen tek çinko toksikozu vakaları diyet uygunsuzluğundan (örneğin, hayvan taşıyıcılarından veya penilerden kalıplı fındık tüketimi) kaynaklanmıştır. Çinko açısından doğal olarak yüksek olan bileşenler arasında çoğu et, lif kaynağı ve dikalsiyum fosfat bulunur. Evcil hayvan mamalarında en sık kullanılan çinko takviyeleri çinko oksit, çinko sülfat, çinko klorür ve çinko karbonattır.
BAKIR
AAFCO'nun (2007) köpeklerde bakır için önerisi 7,3 mg/kg KM'dir. Büyüme/üreme sırasında ekstrüde kedi mamaları (15 mg/kg KM) ile nemli kedi mamaları (5 mg/kg KM) için ayrı bakır gereksinimleri önerilir. Yetişkin kedilerin bakımı için önerilen AAFCO (2007) bakır seviyesi, gıda formundan bağımsız olarak 5 mg/kg KM'dir.
MANGANEZ
AAFCO (2007), köpekler için 5 mg/kg KM manganez ve kediler için 7,5 mg/kg KM önermektedir; bu da NRC (2006) önerilerine benzerdir.
İYOT
Araştırmacılar, yetişkin köpekler için iyot gereksiniminin 0,56 mg/kg KM olduğunu tahmin etmişlerdir (Belshaw ve diğerleri, 1975). AAFCO (2007), köpekler için 1,5 mg/kg KM'lik bir iyot seviyesi önermektedir. Bu güvenlik marjı, guatrojenlerin ve negatif mineral antagonizmalarının potansiyel etkilerinin üstesinden gelmek için pratik gıdalarda ihtiyatlıdır. Yakın zamanda yapılan bir çalışma (Wedekind ve ark., Basımda) yetişkin kediler için iyot gereksiniminin 0,46 mg/kg KM olduğunu tahmin etmiştir. Bu tahmin, iyot durumunun üç ölçümüne dayanmaktadır: Tc 99m tiroid:tükürük oranının gerilemesi (sintigrafi), iyot dengesi ve iyot alımından sonra idrar iyot atılımı. Bu tahminler, köpekler (Belshaw ve ark., 1975) ve insanlar (DRI, 2001) için belirlenen iyot gereksinimiyle yakından örtüşmektedir. Bu tahmin, yetişkin kediler için geçerli AAFCO (2007) minimum iyot önerilerinden (yani 0,35 mg/kg DM iyot) daha yüksektir, ancak NRC (2006) tarafından önerilen iyot ödeneğinden (1,4 mg iyot/kg diyet) çok daha düşüktür. NRC (2006) önerisinin geçerli AAFCO önerileriyle yakından uyuşmadığını ve iki çalışmadan (Scott ve ark., 1961; Ranz ve ark., 2002) elde edilen verilere dayandığını da dikkate almalıyız.
Ne yazık ki, bu çalışmalar kedilerin iyot gereksinimini belirlemek için bir temel olarak kullanılmamalıydı. Scott (1961) çalışmasında beslenme açısından eksik veya dengesiz bir diyet kullanılmıştır (yani kullanılan diyet, kalsiyum açısından büyük ölçüde eksik olan tamamen et diyetiydi [sığır kalbi]. Ranz (2002) çalışması kısa süreliydi (yani, her iyot seviyesi için yalnızca yedi günlük bir süre ile toplam 54 gün). Bu çalışmada, değerlendirilen minimum iyot seviyesi, yaklaşık 4,1 mg/kg iyot, geçerli bir iyot gereksinimi tahmini üretmek için yeterince düşük değildi ve önceki NRC (1986), Scott (1961) referansına atıfta bulunulmamıştır.
SELENYUM
Selenyum en az üç şekilde E vitaminini korur:
1) Pankreasın bütünlüğünü koruyarak normal yağ sindirimine ve dolayısıyla normal E vitamini emilimine olanak tanır,
2) Glutatyon peroksidaz yoluyla lipid zarlarının bütünlüğünü korumak için gereken E vitamini miktarını azaltır ve
3) Bilinmeyen bir şekilde E vitamininin kan plazmasında tutulmasına yardımcı olur.
E vitamini selenyum gereksinimini en az iki şekilde azaltır:
1) vücut selenyumunu aktif bir formda tutar veya vücuttan kayıpları önler ve
2) zarlar içindeki lipidlerin yıkımını önleyerek hidroperoksit üretimini engeller ve hücrelerde oluşan peroksitleri yok etmek için gereken selenyum bağımlı enzim miktarını azaltır (Scott ve ark., 1982).
AAFCO (2007) selenyum önerileri köpekler için 0,11 mg/kg gıda KM ve kediler için 0,1 mg/kg gıda KM'dir. NRC (2006) tarafından önerilen ödenek, köpekler ve kediler için sırasıyla 0,35 ve 0,30 mg DM selenyum/kg diyettir (büyüme ve yetişkin önerileri farklı değildi). Önceki NRC yayınlarına göre asgari önerilerdeki bu artış, evcil hayvan maması bileşenlerinde selenyumun potansiyel olarak düşük bulunabilirliğini hesaba katmaktadır












MİNERAL FORMLARI
İz mineraller geleneksel olarak evcil hayvan diyetlerine oksitler ve sülfatlar gibi inorganik tuzlar olarak eklenmektedir. Ancak inorganik tuzlar genellikle düşük biyoyararlanıma sahiptir, esas olarak kendi aralarında veya diğer mineraller, yem bileşenleri ve besinler arasındaki antagonizma nedeniyle, bu da azalmış emilime neden olur.
Genellikle kullanılan çözüm, diyetteki inorganik iz minerallerinin konsantrasyonunu veya miktarını artırmaktır, bu da daha düşük mineral biyoyararlanıma ve yüksek kalıntılara neden olur, bu da çevre için tehlike yaratır ve hayvana hiçbir fayda sağlamaz.
İnsan ve hayvan sağlığı için kullanılabilecek iz mineraller inorganik ve organik olarak 2 sınıfa ayrılabilir. İnorganik formlar tuz formlarına bağlı olarak değişik türlerde farklı miktarlarda emilirler ve belirgin oranda atılırlar. Aynı zamanda tuz kendi aralarında antagonizmaya veya oksidasyona da sebep olabilirler. Bu etkileri azaltmak ve verimliliği arttırmak için mineral molekülleri amino asitler gibi bazı organik moleküllerle şelat oluşturarak organik mineral adı verilen formüller geliştirilmiştir.
-
Mineralin emilebilmesi için vücutta şelatlanması gerekir
-
Minerallerin beslenmeden önce şelatlanması biyoyararlanımı artırır
Şelasyon kelimesi, pençe anlamına gelen Yunanca chelè kelimesinden türemiştir; ligandlar, bir ıstakozun pençeleri gibi merkezi atomun etrafında bulunur. "Şelat", inorganik bir mineral atomu ile ligand olarak adlandırılan bağlı bir molekül yapısı arasındaki bir bağ türünü tanımlayan belirli bir terimdir.
Bir şelatın mineral kısmının bir element ve bağlı organik ligandın bir molekül olduğunu biliyoruz. Bu ligand, yeni bir molekül oluşturmak için minerale bağlandığında, kendisini sadece bir yere değil, iki yere bağlamalıdır. Bu, bir "şelat"ın ne olduğunun genel temelidir.
Bir şelatın tanımı ligand tipini veya boyutunu belirtmez. Bu hatırlanması gereken çok önemli bir gerçektir. Ligand görevi görebilecek çok sayıda molekül vardır. Bazı olası ligandlar çevre için o kadar kötüdür ki sıkı düzenlemelerle kontrol edilirler. Diğerleri o kadar büyüktür ki emilmek için parçalanmaları gerekir. Eğer ligand emilmek için parçalanmak zorundaysa, inorganik bir mineralden çok daha iyi değildir. Ligand tipi ayrıca ortaya çıkan şelata farklı özellikler kazandıracaktır. Ligand seçimi şelatlı mineral ürünlerinin ayırt edici bir özelliğidir. Etkili bir ligand bağırsaktan geçerken eser minerale bağlı kalacak ve katyonu belirli taşıyıcı proteinler tarafından emilmek üzere ince bağırsağın yüzeyine iletecektir.

ŞELAT TÜRLERİ
Metal Amino Asit Şelatları
Metal tuzunun ligandla reaksiyon ürünü. Çözünebilir bir metal tuzundan gelen bir metal iyonunun amino asitlerle reaksiyonundan elde edilen üründür. Koordine kovalent bağlar oluşturmak için 1 mol metal ile 1 - 3 (tercihen 2) mol amino asit arasında bir mol oranına sahiptir. Amino asidin ortalama ağırlığı yaklaşık 150 dalton olmalı ve şelatın elde edilen moleküler ağırlığı 800 daltonu geçmemelidir. Ticari bir yem bileşeni olarak kullanıldığında, belirli bir metal amino asit şelatı olarak beyan edilmelidir.

Belirli Metal Amino Asit Kompleksleri
Çözünebilir bir metal tuzunun belirli bir amino asitle kompleksleştirilmesinden elde edilen üründür. Minimum metal içeriği beyan edilmelidir. Ticari bir yem bileşeni olarak kullanıldığında belirli bir metal, belirli bir amino kompleksi olarak beyan edilmelidir: yani, bakır lizin; çinko lizin.

Metal Amino Asit Kompleksleri
Çözünebilir bir tuzun (örneğin K veya Mn) bir amino asitle (ler) komplekslenmesinden elde edilen ürünlerdir. Minimum metal içeriği beyan edilmelidir. Ticari bir yem bileşeni olarak kullanıldığında, belirli bir metal amino asit kompleksi olarak beyan edilmelidir: yani, potasyum amino asit kompleksi; manganez amino asit kompleksi.

Metal Proteinatlar
Metal tuzunun amino asit ve/veya kısmen hidrolize proteinle şelatlanmasının ürünüdür. Çözünebilir bir tuzun amino asit ve/veya kısmen hidrolize proteinle şelatlanmasından elde edilen ürün. Belirli metal proteinat olarak bir bileşen olarak beyan edilmelidir: yani, bakır proteinat.

Metal Polisakkarit Kompleksleri
Çözünebilir bir tuzun, belirli metal kompleksi olarak bir bileşen olarak ilan edilen bir polisakkarit çözeltisiyle komplekslenmesinden elde edilen ürün: yani, bakır polisakkarit kompleksi; çinko polisakkarit kompleksi.


Metal Metiyonin Hidroksi Analog Şelat
Bir metal tuzunun 2-hidroksi-4-metiltiyobütanoik asit (HMTBa) ile reaksiyonundan elde edilen üründür. Bir mol metal ile iki mol HMTBa'nın şelatlı mol oranına sahip olup koordine kovalent bağlar oluşturur. Bu bileşen, iz minerallerin kaynağı olarak kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Spesifik metal şelat, bir metal metiyonin hidroksil analog şelat olarak beyan edilmelidir; yani bakır metiyonin hidroksi analog şelat, manganez metiyonin hidroksi analog şelat veya çinko metiyonin hidroksi analog şelat. Minimum metal içeriği beyan edilmeli ve bakır için en az %15, manganez için %13 ve çinko için %16 olmalıdır.
Organik eser mineral (OTM) kaynağının seçimi şu gerçeklere dayanmalıdır:
-
Eser mineral beslenmesi yalnızca mineral vücutta kalırsa işe yarar ve
-
Mineral dağıtım sistemi, hayvanın kan dolaşımına maksimum eser mineral sağlamak için verimli olmalıdır
Başka bir deyişle, organik iz mineral; sadece minerali hayvanın hücrelerine emilmek üzere bağırsak epitelindeki mineral taşıyıcılarına korumalı biçimde ulaştırmaya yarar.
Hayvanlar için önemli iz minerallerin daha yüksek biyoyararlanımı, hayvanlarda şu şekilde işlevsel faydalara yol açar:
-
Yapısal (kemik, ayak tabanı, deri, bağırsak, vb.) bütünlük
-
Bağışıklık fonksiyonu
-
Oksidatif denge
-
Daha düşük dahil etme oranlarında benzer/artırılmış performans
Özetle, dünya genelinde ve türler arasında, eser mineral beslenmesi günümüzün hızla ilerleyen hayvansal üretiminde giderek artan bir önem kazanmaktadır. Minerallerin şelatlanması, önemli eser minerallerin önemli ölçüde azaltılmış dahil etme seviyelerinde optimum biyoyararlanımının önünü açmıştır. Ancak, optimum işlevsel faydaları ve yatırımın maksimum getirisini elde etmek için şelatlı eser mineral teknolojisi ve kaynağı kritik öneme sahiptir.
MİNERAL ANTAGONİZMİ
Yüzlerce göreve sahip iz mineral beslenmesinde dikkat edilecek unsurlardan birisi de minerallerin kendi aralarındaki antagonizmadır. İnorganik formda kullanılacak olan iz mineralin katılma düzeyi tuz formu sebebiyle değişen biyoyararlanımını arttırmak için çoğaltılırsa antagonizm sebebiyle bir başka iz mineralin eksikliğine sebep olabilir. Örneğin aşırı Ca, P ve Fe Mn eksikliğine sebep olabilir. Çinko ve bakır da kendi aralarında antagonisttirler. DDGS yüksek ve değişken seviyelerde sülfatlar ve diğer yan ürünler içerirler.



Köpeklerin Vitamin İhtiyaçları?
Köpeklerin yiyeceklerinden ihtiyaç duyduğu oldukça fazla vitamin vardır. Bunlar iki kategoriye ayrılabilir: yağda çözünen ve suda çözünen.
Yağda Çözünen Vitaminler
Yağda çözünen vitaminler, bir köpeğin bağırsağında emilebilmek için safra tuzları ve yağ gerektirir. Dört yağda çözünen vitamin vardır: A, D, E ve K. Yağda çözünen vitaminlerin vücut tarafından depolanma ve kullanılma şekli nedeniyle, eksiklik ve/veya toksisite açısından en yüksek risk altındadırlar.
A Vitamini
Retinol olarak da bilinen A vitamini, normal görme, büyüme, üreme, bağışıklık fonksiyonu ve sağlıklı cilt için gereklidir.
AAFCO, köpekler için tüm yaşam evrelerinde 5.000 IU/kg KM önermektedir.
A vitamini eksikliği gece körlüğüne ve cilt sorunlarına neden olabilir. Aşırı takviye ile toksisite meydana gelebilir ve kanamaya ve anormal kemik büyümesine ve oluşumuna neden olabilir. En yüksek A vitamini miktarına sahip doğal kaynaklar şunlardır:
• Balık yağı
• Karaciğer
• Yumurta
• Süt ürünleri
A vitamini kendi başına stabil değildir ve birçok durumda emilimi sağlamak için koruyucu bir kaplamaya ihtiyaç duyar. Eksiklikleri, yemede azalmaya veya anoreksiyaya, bodur büyümeye, donuk tüylere ve güçsüzlüğe neden olabilir. Toksisiteler bodur büyümeye, anoreksiyaya ve kemik kırıklarına neden olabilir.
D Vitamini
Kolekalsiferol (D3) ve ergokalsiferol (D2) olarak da bilinen D vitamini, köpekler için vücutta doğal olarak üretemedikleri için önemlidir. D vitamini, bağırsakların emilimine yardımcı olur ve kemikte kalsiyum ve fosforun tutulmasına yardımcı olur.
AAFCO, köpekler için tüm yaşam evreleri için 500 IU/kg KM önermektedir.
Deniz balıkları ve balık yağları en zengin doğal kaynaklardır, ancak aşırı doz riski oluşturabilirler. Diğer kaynaklar arasında tatlı su balıkları, yumurta, sığır eti, karaciğer ve çoğu süt ürünü bulunur. En yaygın sentetik kaynaklar D3 vitamini ve D2 vitamini takviyeleridir. Eksiklikleri raşitizm, eklem büyümesi, osteoporoz ve diğer kemik sorunlarına neden olabilir. Toksisiteler arasında hiperkalsemi, yemede azalma veya anoreksi ve topallama yer alabilir.
E Vitamini
Alfa-tokoferol olarak da bilinen E vitamini, vücutta bir antioksidan görevi görür.
Eksikliği, köpeklerde yemede azalma veya anoreksi, cilt ve bağışıklık sorunları ve nörolojik endişelere neden olabilir. En az toksik yağda çözünen vitamindir. Toksisite nadirdir ancak pıhtılaşma sürelerini ve kemiklerin mineralizasyonunu etkileyebilir.
AAFCO, köpekler için 50 IU/kg KM önermektedir.
Sadece bitkiler E vitamini sentezler. Bitkisel yağlar, tohumlar ve tahıl taneleri köpekler için en zengin E vitamini kaynaklarına sahiptir.
K Vitamini
Menadion olarak da bilinen K vitamini, kan pıhtılaşması ve kemik gelişiminde rol oynar.
Köpeklerde K vitamini için önerilen bir değer yoktur ancak AAFCO, yavrular ve yetişkinler için 1,64 mg/kg önermektedir. K vitamini eksiklikleri uzun pıhtılaşma sürelerine ve kanamaya neden olabilir. Bunlar bağırsakta K vitamini emilimini bozan altta yatan tıbbi rahatsızlıklar (örneğin iltihaplı bağırsak hastalığı) nedeniyle oluşabilir. Bazı K vitamini formları anemiye ve sarılığa neden olabilir.
Veterineriniz K vitamini takviyesi önerirse, evcil hayvanınız için hangi kaynakların en iyi olacağını sorun. Yonca unu, yağlı tohum unu, karaciğer ve balık unu gibi yiyecekler K vitamini açısından zengin kaynaklardır.
Suda Çözünen Vitaminler
Suda çözünen vitaminler bir köpeğin vücudunda kolayca emilir ve kullanılır. Hızlı kullanımları ve vücutta mevcut bir depoları olmaması nedeniyle eksiklikler yaygındır.
Köpeklerde dokuz temel suda çözünen vitamin vardır:
Tiamin (B1)
Tiamin (B1), vücuttaki birçok enzimatik reaksiyonda rol oynar ve ayrıca sinir sistemine yardımcı olur.
AAFCO, köpekler için yaşam evrelerinden bağımsız olarak 1 mg/kg KM gerektirir.
Tiamin açısından zengin kaynaklar tam tahıllar, maya ve karaciğerdir. Hayvansal doku ve et de iyi kaynaklar olabilir.
Tiamin eksikliği, ticari köpek mamalarında yeterli miktarda tiamin bulunduğu için nadirdir. Eksiklik, yeme bozukluğu veya iştahsızlık, kilo kaybı, kas zayıflığı, nöbetler, ataksi ve kalp büyümesi gibi kalp ve sinir sistemi sorunlarına neden olabilir.
Aşırı dozlar kan basıncında düşüşlere ve kalp ve solunum sorunlarına neden olabilir.
Riboflavin (B2)
Riboflavin (B2), bir köpeğin vücudundaki birçok sistemde rol oynar.
AAFCO, köpekler için 2,2 mg/kg KM önermektedir.
Eksiklikler nadirdir, ancak bodur büyümeye ve kilo kaybına, ayrıca nörolojik, cilt, kalp ve göz sorunlarına neden olabilir. Aşırı dozlar yaygın değildir ve minimum yan etkilere sahiptir.
Piridoksin (B6)
Piridoksin (B6), diğer vücut sistemleriyle birlikte amino asit metabolizmasında rol oynar. Ayrıca nörotransmitterlerin oluşumuna yardımcı olur.
AAFCO'nun önerdiği miktar 1mg/kg'dır. B6 vitamini birçok gıda kaynağında bulunur ve en yüksek miktarları etlerde, tam tahıllı ürünlerde, sebzelerde ve kuruyemişlerde bulunur.
Eksiklikleri, yemede azalmaya veya anoreksiyaya, kilo kaybına, bodur büyümeye, anemiye, konvülsiyonlara, güçsüzlüğe ve böbrek sorunlarına neden olabilir. Toksisiteler nadir görülür, ancak ataksi belirtileri, güçsüzlük belirtileri ve düşme içerebilir.
Niacin (B3)
Niacin (B3), bir köpeğin vücudundaki birçok enzimatik ve fizyolojik reaksiyonda rol oynar.
AAFCO gereksinimi 11,4 mg/kg KM'dir.
Niacin açısından zengin besinler maya, hayvan/balık yan ürünleri, tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlardır. Niacin, çoğu ticari evcil hayvan mamasına eklenir.
Eksiklikler arasında yeme bozukluğu veya iştahsızlık, ishal, dermatit, bunama, bodur büyüme, ağız boşluğunda yumuşak doku hasarı (dil nekrozu gibi), salya akması ve bazı durumlarda ölüm bulunur. Toksisiteler nadirdir ancak dışkıda kan ve konvülsiyonlara neden olabilir.
Pantotenik Asit (B5)
Pantotenik asit (B5), diğer vücut sistemleriyle birlikte yağ, protein ve karbonhidratların metabolizmasına yardımcı olur. Enerji üretiminde önemli bir rol oynar. AAFCO, tüm yaşam evrelerindeki köpekler için 10 mg/kg KM önermektedir.
Tüm yiyeceklerde bulunur, ancak etlerde (karaciğer ve kalp), pirinç ve buğday kepeğinde, yoncada, fıstık ezmesinde, maya ve balıkta en yüksektir. Kalsiyum pantotenat, evcil hayvan mamalarına eklenen baskın formdur.
Eksiklikler çok nadirdir, ancak kilo kaybına, zayıflamış bir bağışıklık sistemine ve kalp sorunlarına neden olabilir. Köpeklerde herhangi bir toksisite seviyesi kaydedilmemiştir, ancak büyük dozlarda gastrointestinal rahatsızlığa neden olabilir.
Kobalamin (B12)
Kobalamin (B12), B vitaminlerinin en büyüğü ve en karmaşık olanıdır. Bir köpeğin vücudundaki folat gibi birçok sistemin metabolizmasında rol oynar ve hücre fonksiyonu için önemlidir.
Köpekler için AAFCO gereksinimi 0,022 mg/kg'dır.
Bazı mikroorganizmalar kobalamin oluşturabilir. Bitkiler çok az miktarda B12 vitamini içerir. Et ve bazı süt ürünleri iyi kaynaklardır. Eksiklikler yaygın değildir, ancak kansızlığa, zayıf büyümeye ve nörolojik sorunlara neden olabilir. Belirli sebze bazlı diyetlerin uzun süreli beslenmesi B12 vitamini eksikliğine yol açabilir. Köpeklerde toksisiteler bilinmemektedir, ancak anormal reflekslere ve diğer nörolojik durumlara neden olabilir.
Folik Asit (B9)
Folik asit (B9), DNA ve purinlerin sentezine yardımcı olur.
AAFCO, köpekler için 0,18 mg/kg KM önermektedir.
Folik asit birçok gıdada (karaciğer, yumurta sarısı ve yeşil sebzeler) bulunur, ancak ısıtılarak, dondurularak ve suda saklanarak dengesiz hale gelebilir veya yok edilebilir.
Eksiklikler arasında yemede azalma ve kilo alma veya koruma yetersizliği, bağışıklık fonksiyonunda azalma ve kan sorunları (anemi, pıhtılaşma sorunları) yer alabilir. Bazı ilaçlar (sülfa ilaçları) emilimi engelleyebilir. Köpeklerde bilinen bir toksisite yoktur.
Biyotin (B7 veya H)
Biyotin (B7 veya H), bir köpeğin vücudundaki yağ, şeker ve amino asitlerin metabolizmasına yardımcı olan birçok reaksiyonda rol oynar.
Şu anda köpekler için önerilen bir miktar yoktur.
Biyotin birçok yiyecekte bulunur, ancak düşük miktarlardadır. Yağlı tohumlar, yumurta sarısı, yonca unu, karaciğer ve maya en fazla biyotine sahiptir. Çoğu zaman, ticari evcil hayvan mamalarına biyotin takviyesi yapılır.
Köpeklerde eksiklikler nadirdir, ancak çiğ yumurta beyazı ve belirli antimikrobiyallerle beslendikten sonra ortaya çıkabilir. Çiğ yumurta beyazı biyotine bağlanabilir ve onu bir köpeğin vücudu için kullanılamaz hale getirebilir. Biyotinde bir azalma, dermatit, tüy dökülmesi ve donuk bir tüy ile birlikte keratin üretiminin artmasına neden olabilir. Nörolojik sorunlarla birlikte bodur büyüme belirtileri olabilir. Hiçbir toksisite bilinmemektedir.
Kolin
Kolin hücre zarlarında bulunur. Karaciğerdeki yağ emilimini azaltır, pıhtılaşma ve iltihaplanmada önemlidir ve diğer vücut işlevlerine yardımcı olur. Köpekler karaciğerde kolin sentezleyebilir. Bir vitamin olarak kabul edilmez ancak gereklidir ve birçok ticari diyete eklenir.
AAFCO köpekler için 1.200 mg/kg KM önermektedir.
Yumurta sarısı, glandüler öğünler ve balık en zengin hayvansal kaynaklardır, tahıl tohumları, baklagiller ve yağlı tohum öğünleri ise en iyi bitkisel kaynaklardır.
Eksiklikler arasında yağlı karaciğerler (genç köpeklerde), artan kan pıhtılaşma süreleri, bodur büyüme, böbrek sorunları ve azalmış yeme veya anoreksi bulunur. Köpeklerde bilinen hiçbir toksisite yoktur. Tamamen doğal yağlar bir miktar kolin içerir. Lesitin, gıdalarda etkili bir emülsifiye edici maddedir ve çoğu gıdada alınan kolin formudur.
Köpeklerin Mineral İhtiyaçları
Mineraller, vücudun organ ve dokularının, vücut sıvılarının ve elektrolitlerinin ve kas kasılmalarının ana yapısal bileşenleridir. Enzim ve hormon sistemlerinde rol oynarlar.
İki tür mineral vardır:
makro mineraller ve eser mineraller. Her ikisinin de köpekler için günlük gereksinimleri vardır.
Mineraller, bir köpeğin vücudunun birçok işlevine yardımcı olur ve yapıları destekler. Tamamen dengeli bir mineral profili olmadan, birçok biyolojik sistem işlevini durduracak ve bu da ciddi tıbbi durumlara ve hatta ölüme yol açabilir.
Köpeklerin Hangi Minerallere İhtiyacı Var?
Tam ve dengeli bir köpek maması oluşturmak için gereken farklı makro mineral ve eser mineral türleri vardır.
Makro Mineraller
Makro mineraller 100 mg/Mcal'den fazla olmalıdır. Gerekli makro mineraller aşağıdadır.
Kalsiyum (Ca)
Kalsiyum (Ca), dişlerin ve kemiklerin şekillerini korumasını mümkün kılar ve bir köpeğin kemiğindeki kalsiyumun dengelenmesinde aktif olarak rol oynar. Ayrıca hücre iletişiminde çok önemlidir ve kan pıhtılaşması, kas fonksiyonu ve sinir iletimi ile ilgilidir.
Tüm kalsiyumun yaklaşık %99'u dişlerde ve kemiklerde depolanır.
Çok az veya çok fazla kalsiyum, fosfor-kalsiyum seviyelerinde dengesizlik yaratabilir. Kalsiyum eksikliği kemik emiliminin azalmasına, büyümenin azalmasına, yeme veya iştahsızlığa, aksamalara, topallığa, kemik kırılmalarına, gevşek dişlere ve konvülsiyonlara neden olabilir. Düşük kalsiyum böbrek yetmezliği, pankreatit ve eklampside ortaya çıkabilir.
Takviye gerekebilir ancak mineral dengesizliği riskleri nedeniyle bir veterinerin sıkı gözetimi altında yapılmalıdır. Aşırı miktarda kalsiyum uzuv topallığına ve eklem şişmesine neden olabilir. Ayrıca sekonder hiperparatiroidizm gibi bazı durumlara da neden olabilir.
Fosfor (P)
Fosfor (P), bir köpeğin vücudundaki birçok doku ve işlev için hayati önem taşır. Kemik, diş, RNA ve DNA'nın ikinci yapısal bileşenidir. Hücre büyümesi, hücre enerjisi kullanımı ve amino asit ve protein oluşumu için önemlidir.
AAFCO önerileri büyüme için %0,8 ve bakım için %0,5'tir (yetişkinler). Fosforun çoğu köpeğin beslenmesinden gelir ve hayvansal içeriklerde bitki bazlı içeriklerden (fitik asit) daha kolay bulunur. Et dokusu (kümes hayvanı, kuzu eti, balık, sığır eti) fosfor açısından zengindir, bunu yumurta, süt ürünleri, yağlı tohumlar, protein takviyeleri ve tahıllar takip eder.
Eksiklikler pikaya, büyümenin azalmasına, zayıf tüy yapısına ve kemik kırıklarına neden olabilir. Aşırı miktarlar kemik kütlesinin kaybına, idrar taşlarına, kilo alamamaya ve doku ve organların kalsifikasyonuna neden olabilir.
Magnezyum (Mg)
Magnezyum (Mg), kemiklerin yapısal bileşiminde yer alır, karbonhidrat ve yağ metabolizmasında rol oynar ve nöromüsküler aktivitenin bir parçasıdır.
AAFCO, büyüme için %0,04 KM ve bakım için %0,08 KM (yetişkin köpekler) önermektedir.
Kemik ürünleri (kemik unu veya kuzu unu gibi), yağlı tohum, keten tohumu, soya fasulyesi unu, rafine edilmemiş tahıllar ve lifler iyi magnezyum kaynaklarıdır.
Eksiklikleri bodur büyümeye, kas kasılmasına ve hareketlilik sorunlarına ve azalmış yeme veya anoreksiyaya neden olabilir. Yüksek seviyeler taş oluşumuna ve felce neden olabilir.
Böbrekler magnezyumun düzenlenmesinde çok önemlidir. Bazı ilaçların (siklosporin, diüretikler, vb.) ve bazı tıbbi durumların kullanımı dengesizliğe neden olabilir.
Potasyum (K)
Potasyum (K), bir köpeğin vücudundaki hücrelerin içinde en bol bulunanıdır. Vücudun asit-baz dengesini ve ozmotik dengeyi korumak, sinir uyarılarını iletmek ve kas kasılmasını sağlamak gibi birçok işlevine yardımcı olur. Vücutta depolanmaz ve diyete eklenmesi gerekir.
AAFCO, tüm yaşam evrelerindeki köpekler için %0,6 DM önermektedir.
Soya unu, rafine edilmemiş tahıllar, lif kaynakları ve maya mükemmel potasyum kaynaklarıdır.
Eksiklikleri, yemede azalmaya veya anoreksiyaya, uyuşukluğa ve yürümede zorluğa neden olabilir. Aşırı takviye nadirdir ancak kalp ve kas sorunlarına neden olabilir.
Sodyum (Na) ve Klorür (Cl)
Sodyum (Na) ve klorür (Cl), ozmotik basıncı, asit-baz dengesini ve vücudun hücrelerine giren ve çıkanları korumak için önemlidir. Sodyum ayrıca kalsiyum emiliminde ve suda çözünen çeşitli vitaminlerin emiliminde de önemlidir.
Eksiklikleri, yemede azalmaya veya anoreksiyaya, halsizliğe, yorgunluğa ve saç dökülmesine neden olabilir. Aşırı takviye genellikle iyi, kaliteli su kolayca bulunmadığı sürece gerçekleşmez, ancak kabızlığa, nöbetlere ve bazı durumlarda ölüme neden olabilir.
İz Mineralleri
İz mineralleri, mikromineraller olarak da bilinir, 100 mg/Mcal'den daha azında gereklidir. Gerekli iz mineralleri aşağıdadır.
Demir (Fe)
Demir (Fe) Demir, bir köpeğin vücudu boyunca oksijen taşınması için çok önemlidir. Eksiklikleri kansızlığa, sert bir tüye, uyuşukluğa ve bodur büyümeye neden olabilir.
AFFCO, tüm yaşam evrelerindeki köpekler için 80 mg/kg önermektedir. Demir açısından zengin yiyecekler çoğu et bileşenidir (organ etleri - karaciğer, dalak ve akciğerler) ve bazı lif kaynaklarıdır.
Diyette aşırı miktarlar, yeme azalmasına veya anoreksiyaya, kilo kaybına ve karaciğer sorunlarına yol açabilir.
Bakır (Cu)
Bakır, bir köpeğin vücudundaki farklı enzimlerin oluşumunda ve eylemlerinde, hemoglobin oluşumunda (oksijen hareketi), kalp fonksiyonunda, kemik ve miyelin oluşumunda, bağ dokusu gelişiminde ve bağışıklık fonksiyonunda önemlidir. Karaciğer, bakır metabolizmasının ana yeridir.
AAFCO, köpekler için en az 7,3 mg/kg KM önermektedir.
Çoğu et (özellikle sığırlardan elde edilen organ etleri) bakır açısından zengindir. Gıdalardaki bakır bulunabilirliği değişebilir ve bu da takviye edilmesini zorlaştırır.
Eksiklikler anormal büyümeye, tüy renginde değişikliklere, kemik sorunlarına ve nörolojik rahatsızlıklara neden olabilir. Bazı köpek ırkları, çok fazla bakırdan kaynaklanan karaciğer toksisitesine karşı hassastır (Bedlington, West Highland White ve Skye Terrier). Aşırı miktarlar hepatite ve karaciğer enzimlerinde artışa neden olabilir.
Çinko (Zn)
Çinko, 100'den fazla enzim fonksiyonu, protein sentezi, karbonhidrat metabolizması, cilt ve yara iyileşmesi ve bağışıklık sistemi ile ilgilidir. Çinko toksik bir madde değildir, ancak diğer minerallerle etkileşime girebileceği ve emilimi azaltabileceği için aşırı takviye önerilmez.
AAFCO, köpekler için 120 mg/kg DM önermektedir. Çinko açısından zengin yiyecekler çoğu et ve lif kaynağıdır.
Eksiklikler arasında azalmış beslenme, bodur büyüme, saç dökülmesi, zayıflamış bağışıklık sistemi ve büyüme bozuklukları bulunur. Bazı arktik ırklarda (Alaska Malamutları ve Sibirya Kurdu) yeterli diyet gıda seviyeleriyle bile takviye gerektirebilecek eksiklikler olabilir.
Manganez (Mn)
Manganez, yağ ve karbonhidrat metabolizması ve kemik ve kıkırdak gelişimi gibi birçok sistemde rol oynar.
AAFCO, köpekler için 5 mg/kg DM önermektedir.
Manganez açısından zengin yiyecekler lif kaynakları ve balık yemleridir.
Eksiklikler kemik deformitelerine ve zayıf büyümeye neden olabilir.
Selenyum (Se)
Selenyum bağışıklık sistemiyle ilgilidir, hücreleri oksidatif hasardan korur ve normal tiroid fonksiyonunda rol oynar. Köpekler için AAFCO gereksinimleri 0,11 mg/kg DM'dir.
Balık, yumurta ve karaciğer selenyum açısından zengin gıda ürünleridir.
E vitamini bazı işlevlerde selenyumun yerine geçebildiğinden eksiklikler nadirdir. Uzun süreli eksiklikler yemede azalmaya ve vücutta ödem oluşmasına neden olabilir. Aşırı miktarlar kusmaya, kas spazmlarına, düşmeye ve güçsüzlüğe, aşırı salya akmasına, yemede azalmaya veya iştahsızlığa, nefes almada zorluğa, kötü kokulu nefese ve ağız kokusuna ve tırnak sorunlarına neden olabilir.
İyot (I)
İyot, bir köpeğin tiroidinin düzgün çalışmasında rol oynar. Tiroid, vücut sıcaklığını düzenlemeye yardımcı olur ve büyüme ve gelişme, cilt ve saç onarımı ve bakımı ve nöromüsküler fonksiyonda rol oynar.
AAFCO, köpekler için 1,5 mg/kg DM önermektedir.
Balık, yumurta ve iyotlu tuzlar, iyot açısından zengin gıda ürünleridir. Genellikle ticari gıdalarda bulunan iyot takviyeleri arasında kalsiyum iyodat, potasyum iyodür ve bakır iyodür bulunur.
Eksiklikler ve aşırı miktarlar, guatr gibi aynı tıbbi sorunlara neden olur; buna genişlemiş tiroid bezleri, saç dökülmesi, uyuşukluk, halsizlik, yeme bozukluğu veya iştahsızlık ve ateş dahildir.
Köpekler İçin Su Gereksinimleri
Su, birçok önemli işlevi yerine getirdiği için en önemli besin maddesi olarak kabul edilir, örneğin:
• Vücut ısısını düzenleme
• Karbonhidratları, proteinleri ve yağları parçalama
• Vücuda şekil ve yapı sağlama
• Gözün şeklini koruma
• Eklem yağlama
• Sinir sistemini koruma
Köpekler suyu bir miktar mamalarından ve esasen su içerek alırlar.
Genel olarak, sağlıklı olgun bir köpeğin ortalama günlük su ihtiyacı, yedikleri kuru madde miktarının 2,5 katıdır.
Bir köpeğin günlük tüketmesi gereken su miktarını düşünmenin bir başka yolu da, bunun alınan enerji miktarına (besin içeriği) eşit olmasıdır. Bu, vücudu etkileyen birçok faktöre (yaş, cinsiyet, boyut, stres vb.) ve diyet yoluyla tüketilen kuru madde hacmine bağlıdır.
Ortalama olarak, nemli bir diyetle beslenen bir köpek, daha yüksek nem içeriği nedeniyle gün boyunca daha az su içer (yaklaşık %75'ten fazla).
Köpekler temiz ve taze suya sürekli erişebilmelidir. Ayrıca günlük alımlarını takip etmek ve veteriner hekiminizi herhangi bir artış veya azalma konusunda bilgilendirmek de önemlidir.
Kedilerin Vitamin ve Mineral İhtiyaçları
AAFCO'ya göre kedi mamaları aşağıdaki vitaminleri içermelidir:
A Vitamini: Görme, kemik ve diş gelişimi, üreme ve cilt ve mukoza zarlarının bakımı için önemlidir
D Vitamini: Kemiklerin büyümesini ve bakımını desteklemek için kan kalsiyum ve fosfor seviyelerini artırır
E Vitamini: Önemli bir antioksidandır
K Vitamini: Normal kan pıhtılaşması için gereklidir
Tiamin: Karbonhidrat metabolizmasında rol oynar
Riboflavin: Karbonhidratlardan, yağlardan ve proteinlerden enerji açığa çıkarır
Pantotenik Asit: Karbonhidratların, yağların ve bazı amino asitlerin metabolizması için gereklidir
Niasin: Yağların, karbonhidratların ve proteinin işlenmesi için gereklidir
Piridoksin: Amino asitleri, glikozu ve yağ asitlerini metabolize etmeye yardımcı olur
Folik Asit: DNA ve amino asit metioninin sentezi için gereklidir
Biyotin: Yağ asitleri, bazı amino asitler ve DNA/RNA yapımına yardımcı olur
B12 Vitamini: Yağ ve karbonhidrat metabolizması ve sinir iletimi için gereklidir.
Kolin: Bir nörotransmitter olarak, hücre zarlarının bir parçası olarak ve lipit taşınması için gereklidir.
Kedi Mamasındaki Mineraller
Mineral Kaynakları
Kedilerin ihtiyaç duyduğu minerallerin bir kısmı hayvansal ve bitkisel içeriklerden (örneğin kemik unu) gelebilir, ancak besinsel olarak eksiksiz ve dengeli olması için kedi maması üretiminde mineral takviyesi yapmak zaruridir.
Kediler sağlıklı olduğu ve bilimsel veriler ışığında uygun bir formülasyonla üretilmiş bir mama yediği sürece, bunun üzerine ek takviyeye ihtiyaç duymazlar.
Kedilerin Hangi Minerallere İhtiyacı Var?
AAFCO'ya göre, aşağıdaki mineraller bir kedi mamasında yeterli miktarda bulunmalıdır:
Kalsiyum: Kemik ve dişlerin büyümesi ve bakımı için ve hücre içi bir haberci olarak hayati önem taşır.
Fosfor: Kemik ve dişlerin büyümesi ve bakımı için gereklidir ve normal metabolizma için hayati önem taşır.
Potasyum: Sinir fonksiyonu, kas kasılması ve kalp ritmi için önemli bir elektrolittir.
Sodyum ve Klorür: Hidrasyona, asit-baz dengesine, sinir uyarılarının iletilmesine ve kas kasılmasına yardımcı olan elektrolitlerdir.
Magnezyum: Enzim fonksiyonu ve karbonhidrat, protein ve yağ metabolizması için önemlidir.
Demir: Vücutta oksijen taşınması için gereklidir.
Bakır: Demir emilimi ve taşınmasında, cilt pigmentasyonunda ve iskelet büyümesinde rol oynar
Manganez: Metabolizma, bağışıklık fonksiyonu ve kemik oluşumu için önemlidir ve ayrıca bir antioksidan ve daha fazlası olarak hareket eder.
Çinko: Karbonhidrat, lipit, protein ve nükleik asit metabolizması için gereklidir.
İyot: Tiroid hormonları için gereklidir.
Selenyum: E vitamini ile birlikte çalışan önemli bir antioksidan
Şelatlı Mineraller Nelerdir?
Mineraller, hayvanların bazen yiyeceklerden emmesi zor olan inorganik maddelerdir.
Şelasyon, bir minerali amino asit gibi organik bir maddeye bağlayan bir işlemdir. Şelatlı mineraller, kediler tarafından şelatsız minerallere göre daha kolay emilebilir ve kullanılabilir.
Kedi Mamasındaki Su
Kediler için su çok önemli besin kaynağıdır.
Su, bir kedinin vücudunun çoğunu oluşturur ve hemen hemen her metabolik işlev için gereklidir. Evcil kediler, sularının çoğunu su kabından değil, yiyeceklerinden almak üzere evrimleşmişlerdir.
Kediler, su içmeye başlamadan önce genellikle kendilerinin köpeklere kıyasla (%4) daha uzun süre susuz kalabilirler.
Kedi ve Köpek Mamalarında Tavsiye edilen Vitamin ve Mineral Seviyeleri
Yukarıda özetlenen verilere dayanarak bir kedi ve köpek maması yaparken eklenmesi tavsiye edilen vitamin ve minerallerin minimum ve maksimum önerileri aşağıdaki gibidir. Vitaminler uygun kaplama formlarına sahip olmalı, formüle C vitamini girecekse kesinlikle L-Askorbil 2 Monofosfat formunda olmalıdır. İz minerallerin etkileşimi göz önüne alınarak tuz formlarına dikkat edilmeli tercihan Çinko, Mangan ve Bakır şelatlı formda kullanılmalı, Selenyum ise selenosistein/selenometiyonin formunda tercih edilmelidir.

1. A Vitamini: Biyoyararlanımı yüksek A vitamini, kedilerin diyetlerinde hayati önem taşır.
2. E Vitamini: Takviye seviyesi, diyetteki PUFA'ların %1'i için en az 10 mg/kg olmalıdır. Köpeklerin ve kedilerin toplam antioksidan kapasitesini desteklemek için daha yüksek seviyeler önerilir.
3. Menadione Olarak K Vitamini: Uzun süre beslendiğinde >%25 balık içeren konserve kedi mamalarında özellikle önemlidir.
4. B12 Vitamini: Bitkilerde B12 için yetersiz olduğundan vejetaryen diyetlerde daha yüksek takviye seviyeleri gerekebilir.
5. Biyotin: Kediler ve köpekler için tüy ve cilt durumunun iyileştirilmesi için daha yüksek seviye önerilir.
6. İşleme sırasında kaybı azaltmak ve köpeklerin ve kedilerin toplam antioksidan kapasitesini desteklemek için C vitamini kaynağı olarak L-Askorbil-2-Polifosfat kullanılması önerilir.
7. β-Karoten: Köpeklerin ve kedilerin toplam antioksidan kapasitesini desteklemek ve bağışıklık fonksiyonunun düzenleyicisi olarak önerilir.
Belirtilen vitamin miktarları, hayvana tüketim noktasında yemle birlikte verilmesi gereken miktarlardır.
Birim kg/mama olarak, kuru madde bazında 4000 kcal/kg enerji yoğunluğuna sahip mama referans olarak hesaplanmıştır. 4000 kcal/kg'dan fazla enerjiye sahip mamalarda, diyet vitamin konsantrasyonu enerji yoğunluğuna göre düzeltilmelidir.
Vitaminlerin hedeflenen tüketim miktarlarına ulaşmak için işleme ve raf ömrü depolama kayıplarını hesaba katmak amacıyla ürüne ek vitaminler eklenmelidir. Bu kayıplar değişken olabilir. Tipik vitamin işleme ve depolama kaybı bilgileri için lütfen Probio Sağlık Ürünleri uzmanları ile iletişime geçiniz.
